Günün Sözü

BİLGİ SAHİBİ OLMADAN, FİKİR SAHİBİ OLUNMAZ

Son dakika haberleri

15 Mayıs 2011 Pazar

Cumhuriyet,demokrasi “İslam'a” aykırı mıdır?

MÜSLÜMAN TOPLUM, CUMHURİYET, DEMOKRSİ

İlk olarak konunun can alıcı sorusunu soralım: Hiyerarşik olarak zikredersek, islamın temel kaynaklarında (Kitap, sünnet, icmaî ümmet, kıyası fukaha) önerilen, dayatılan, verili bir yönetim şekli var mıdır? Varsa bu yönetim şekli nasıldır ve bunun meşruiyet kaynağı nedir? Yoksa böyle bir toplumun demokratik yönetim şekliyle yönetilebilme imkânı olabilir mi?
Hemen ifade edelim ki, bu kaynaklarda Müslüman bir toplumun nasıl yönetileceğine dair kesin,verili bir devlet ve yönetim sisteminin önerildiğini veya dayatıldığını söylemek mümkün değildir.
Ancak, içinin Müslüman toplum tarafından, zaman, mekân ve ihtiyaç parametrelerine göre, akıl ve ilim ışığında doldurulabileceği AHLAKÎ BİR ÇERÇEVE ortaya koyar. Ve bu ahlakî çerçeve şu beş amacın gerçekleştirilmesine hizmet eder.

1-Aklı Muhafaza
2-Nesli Muhafaza
3-Canı Muhafaza
4-Malı Muhafaza
5-Dini Muhafaza

Sistemin, rejimin, yönetim şeklinin adı ve tarzı ne olursa olsun, bu beş amacı sağlaması bu ahlakî çerçevenin ana parametreleridir.
Kısmen ekol ve yaklaşım farkları olsa da, günümüzde yeryüzünün herhangi bir yerinde hâkim bütün hukuk sistemlerinin dahi ana konusu budur. Ancak, bu hukuk sistemlerine rengini, tadını, üslubunu veren, üretildiği toplumun sahip olduğu normatif değerlerdir. Mesela batı hukukunun üstünde yükseldiği temel zemin Hıristiyan ahlakı, Yahudi-Yunan (Judeo-Grek)  felsefesi ve emperyal karakterli Roma hukukudur ve özellikle batı sivil hukukunun dominant unsurudur.
 Yeryüzünde bugün fiilen egemen olan veya bilinmekle beraber egemen olmayan, müzeye konulmuş hukuk sistemlerinden hangisinin yukarıdaki 5 amaca en uygun olduğu veya olmadığı ayrı bir tartışma konusudur.
Burada laiklik tartışmalarını doğru bir zemine oturtacak şu konuya da hemen işaret etmeliyiz. Günümüz devletlerinin ve onların hukukî müktesebatının “Dini Muhafaza” gibi bir fonksiyonu olmalı mıdır?
Modern devletin, bir dinî inancı –dini muhafaza mülahazası ile- vatandaşlarına dayatmak (veya yasaklamak) gibi bir fonksiyonu olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak modern devletin, vatandaşlarının dinî inançlarını özgürce ve korkusuzca, hiçbir ayrımcılığa maruz kalmadan yaşamalarını, öğrenmelerini, öğretmelerini, kendilerini ifade etmelerini, kendi dinî vakıf ve kurumlarını oluşturabilmelerini mümkün kılacak vasatı korumak gibi bir görevi vardır ve bu görev aynı zamanda temel insan hakları konseptinin bir gereğidir.
Bu tespitlerden sonra, yazıya başlık olan soruya cevap olacak şu sonucu ortaya koyalım:
*İslam’ın dayattığı, verili, tanımlanmış bir devlet ve rejim şekli yoktur. Müslüman toplum, yaşadıkları coğrafya, tarihi müktesebat, sosyo-ekonomik yapı ve ihtiyaçlar, yaşadıkları zaman kesitinde karşı karşıya bulundukları problemler ve diğer konjonktürel şartlara göre, o günün siyasi ve hukuki düzenini yaparlar, bu görevleri yapacak organları oluştururlar. Yukarıda ifade edilen 5 amacın gerçekleştirilmesi
genel ahlaki çerçevedir ve vatandaşlar veya onu temsil eden organlar tarafından bu çerçevenin içi o günün ihtiyaçlarına, aklın ve bilimin verilerine göre istedikleri şekilde doldurulur. Cenabı Hak bu alanı insana bırakmıştır; hata yaparlarsa da sonuçlarına kendileri katlanır.
*İslam’ın önerdiği bir devlet şeklinden illaki söyleyeceksek, bunun adı CUMHURİYET’TİR. Asr-ı Saadet dönemine baktığımız zaman, devlet yöneticilerinin saltanat usulü değil, şura yöntemi ile ve liyakate göre belirlendiğini görüyoruz. O çağda henüz yeryüzünde böyle bir benzeri olmayan bu uygulamayı günümüz kodları ile okursak, buna Cumhuriyet denir. “Cumhur”, yani halkın iştirak ettiği yönetim. Halkın, kendi hizmetlerini yürütecek idarecilerini-organlarını gerçekten hür iradesi ile belirlediği rejime de DEMOKRASİ denir.

SONUÇ: Bazılarının zannettiği gibi, İslam-demokrasi zıtlığı gibi bir dilemma yoktur. Bu ya bilgisizlik sonucu veya bazılarının kasten yaratmaya çalıştığı bir yanılgıdır.
Dünyanın en zengin coğrafyasının sahipleri olan Müslüman toplumlarda açık, demokratik ve hür rejimler oluştuğu zaman, bugün batı hegemonyası ve çıkarlarına göre belirlenen dünya düzeni, tamamen bu coğrafyanın ve medeniyet havzasının yükselen yeni güçleri tarafından şekillenecektir. 

Recep Budak
Ekonomi-Maliye Uzmanı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder